Bu fotoğraf 1970 yılı Ağustos ayında doktora tezimin arazi çalışmaları sırasında tarafımdan çekilmiştir.
Fotoğraf, Şavsat’ın Çağlıyan köyü civarındaki ormanda aldığım deneme alanında, gövde analizi amacıyla kesilen ağaçtan çıkarılan kesitlerin kağnı arabası ile Şavşat’a nakli sırasında çekilmiştir.
Fotoğrafta soldaki kişi o yıl arazi çalışmalarında bana yardımcı olan ve o sırada kürsümüzde teknik asistan olarak çalışan meslektaşım Mahmut Dereli’dir. Ormancının dışındaki kişiler ve çocuklar bu köy halkıdır.
(Sağdan ikinci dönemin muhtarı Dursun Ali ALKAN)
Araçla bir yere kadar gittikten sonra köye hayli zor bir yolculukla yürüyerek gitmiş ve köyde iki gece bir evde misafir olmuştuk.
O günlerden hatırlayabildiğim en güzel şey yolu olmayan bu köyde okul ve öğretmenin olduğu ve köyün misafirperver, aydın bir koy olduğudur.
1959-1960 yıllarına ait olup gerçek hayattan alınmış ve anı şeklinde anlatılmış öykülerden oluşan Efkar Tepesi adlı romanda yazar Fakir Baykurt Çağlıyan köyünü şöyle anlatır:
“Çağlıyan köyünün yolu yokuş. Şartül köprüsünden sonra daha dünya yol var. Sonrası daha yokuş. Ötelerde yolun ilkel bir çizgiden farkı yok. Gidiyorsun, gidiyorsun; derelerden, tepelerden, taşlardan, kayalardan geçiyorsun; sonra uzak bir köy çıkıyor karşına. Uzaaak! Eskiii! .. Dünyadan, dünyada olup bitenlerden habersiz; kendi toyunda, kendi suyunda bir köy! «Men ne söylerem; tanburem ne çalır?» dediği gibi, burada biz ne söyleriz, orada o köy ne ses verir, ne gösterir…O kadar eski! Eski: Bıraktığımız yerde kalmış. Eski: Ne zaman bıraktığımız belli değil. Eski: Belki yirmi, belki yüz, belki altı yüz yıllık. Çok eski! …”
Prof. Dr. Tahsin Akalp
14.06.2021