İsmail YAZICI (Yıl:1996)
Çağlıyan koyu, Karadeniz Bölgesi’nin en doğu ucunda, Artvin ilinin Şavşat ilçesine bağlı Meydancık (İmerhevi) bucağı sınırları içinde yer alır. Köyün nüfusu, dışarıda yaşayanlarla birlikte 1.100 dolayındadır, ilçemizin merkezi Şavşat, Ardahan’a 50 km uzaklıktadır. İlçemizin topraklan kuzeyde Gürcistan sınırına kadar yayılır.
Artvin ve yöresi, bilindiği gibi ilk kez 16. yüzyılda Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katılmış, daha sonra sayısız kez savaşlara sahne olmuş, zaman zaman Osmanlı ve Rus yönetimleri anısında el değiştirmiştir. Son olarak 1921 Moskova Antlaşmasıyla kesin olarak Türkiye Cumhuriyeti sınırlarına katılmıştır.
Çağlıyan köyünün ne zaman kurulup meskûn hale geldiği bilinmemektedir. Bu da çok eski yerleşme merkezi olduğu konusunda ipucu vermektedir. Kesin olarak bilinen, bugün içinde yaşayan ve Gürcüce konuşan halkının buranın yerlisi olduğu gerçeğidir. Çağlıyan’da bulunan iki tarihi eser de köyümüzün çok eski bir yerleşme olduğu fikrini doğrulamaktadır. Ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmeyen, taş yapı camimizin çok eski yıllarda kilise olduğu söylenir. Ayrıca köyümüzün batısında, Maden köyü yolu üzerinde çok eski bir kale bulunmaktadır. Köyümüzün halkının eskiden Hıristiyan Gürcüler olduğu, Osmanlı yönetimine girmesiyle Müslümanlaştığı da bilinen bir gerçektir.
Çağlıyan köyü, köyün merkezi olan Cami mahallesine 5 ile 45 dakika arasında değişen uzaklıklarda sekiz mahalleden oluşur. Köyün merkezi, iki dere arasında yukarıya doğru uzanan eğimli bir araziye yayılır, üst kısımdaki orman eleklerinde evler sıralanır, evlerin önündeki arazi aşağıya doğu uzanır. Diğer mahalleler ise derelerin kaynakları yönünde yukarılarda ve derelerin karşı yamaçlarında yer alır. Ladin, köknar ve çam ormanlarıyla çevrili olan köyümüzün üst kısımları yüksek kayalıklarla kaplı, çıplak dağ ve tepelerden oluşur. Köyümüz, kışın çok yağış alır ve kasım-nisan arasını karlı geçirir.
Çağlıyan köyü halkı, küçük çapta tarım ve hayvancılıkla uğraşır. Köyün yükseltisi 1.300 – 1.600 m arasında değişir. Köyümüz, içme ve sulama sulan ve ormanlar açısından oldukça zengindir. Yirmi yıl öncesine kadar buğday, arpa, dan, mısır gibi tahıl ekilmesine karşın, bugün tarlaların çoğu çayırlıklara dönüşmüştür. 1960’ların başlarında başlayan sanayileşme ve buna paralel olarak köylerden büyük kentlere akın, giderek hızlanmış ve köyümüzdeki birçok evin kapısı kapanmıştır. Kapanmayan evlerin çoğunda yaşlılar yaşamaktadır. 105 haneli ve 1.100 nüfuslu olan köyümüzün yaklaşık 800 insanı dışarıda, yaklaşık 300 kişisi ise köyde yaşamaktadır
Yaz mevsiminde gurbetçilerin gelmesiyle nüfus bir hayli artmaktadır. Cumhuriyet döneminde 30‘u aşkın hane de çeşitli illere yerleşerek köyle ilişkisini kesmiştir Ayrıca Osmanlı döneminde, 93 Harbi’nde birçok hane Tokat-Niksar’ın Sorhun, Osmaniye, Ustahasan ve Erbaa’nın Çeşmeli köylerine göç etmiştir Gurbetçi nüfusumuz ise sırasıyla en çok Kocaeli. İstanbul, Ankara, Bursa, Sakarya, Samsun ve Trabzon illerinde yaşamaktadır.
Çağlıyan köyünde eskiden sığırın yanı sıra keçi ve koyun da beslenirdi Ama bugün nüfusun azalmasıyla yalnızca küçük çapta sığır beslenmektedir. Köylünün geçim kaynağını sonbahardan sonbahara satılan iki-üç baş sığır, ve çoğu eve giren çeşitli maaşlar (Bağ-Kur, sigorta, yaşlılık, sakatlık, memur emekliliği) oluşturmaktadır. Günümüzde çayırlığa dönüşmemiş olan tarlalarda küçük ölçekte mısır, patates, soğan, lahana ve bostan Kini ürünler ekilmektedir. Domates, yalnızca aşağı mahallelerde ancak ekim ayında yenecek duruma gelebilmektedir. Satılan ürünümüz olmadığı gibi, yetiştirilenler de ihtiyacı karşılamamaktadır. Köyümüzde az miktarda üzüm, ceviz, dut, kiraz, erik, elma, armut, ahlat gibi meyve de yetiştirmektedir.
Çağlıyan, Çağlıyan Deresi’ndeki beş köyün merkezi durumundadır. Köyümüzde sağlık ocağı, PTT şubesi, üç bakkal, bir kahvehane bulunmaktadır. Yirmi yıldır öğretim yapan ortaokul, yeterli öğretmen verilmemesi, öğrenci sayısının da giderek azalması nedeniyle geçen yıl kapanmıştır. 1936 yılında açılmış olan Çağlıyan Köyü İlkokulu’nda öğrenci mevcudu 11’e düşmüştür. Bu okulda iki öğretmen görev yapmaktadır. Köyümüzde okumaya çok önem verilmektedir ve buradan günümüze değin 50’in üzerinde öğretmen yetişmiştir. Ayrıca az sayıda da olsa doktor, mühendis ve diğer alanlarda üniversite mezunu çıkmıştır.
Köyümüze 1986 yılı sonlarında elektrik verilmiş; 1991 yazında da evlere telefon bağlanmıştır. 1969 yılında orman işletmesinin köy kenarına getirdiği yol, 1993 sonbaharında köy hizmetleri tarafından köy merkezine ve diğer mahallelere uzatılmış ve yayla yolunun yapımına başlanmıştır. Önümüzdeki yaz yayla yolunun yapımının bitmesi beklenmektedir Yaylamız köy merkezine yayan dört saatlik uzaklıktadır Yaylaya temmuz başlarında çıkılır, yaylacılık eylül ortalarına kadar sürer. Yaylamız, Gürcistan sınırına dört saatlik mesafede olup, karşımızda sınır boyundaki tepeler çıplak gözle net görülmektedir.
Köyümüzün evleri çoğunlukla ahşaptır Köy ve mahalle yollarının yapılmasıyla son yıllarda tuğla-ahşap karışımı evler de yapılmaya başlanmıştır. Köyümüzün ivazı evlerinde ikişer aile oturmaktadır. Ayrılan kardeşlerin ev yapma imkânları olmadığından bu zorunlu bir durum olarak onaya çıkmıştır.
Köyümüzün bazı âdetleri ve gelenekleri vardır. Evlilikler görücü usulüyle ve elçi gönderilerek gerçekleşir. Söz kesildikten sonra niştin, daha sonra düğün yapılır. Gelin at sırtında yengeler, davetliler ve akordeon eşliğinde damat evine götürülür. İki sağdıcıyla birlikte çatıda hazır bekleyen damat, atın üzerindeki gelinin başına şeker ve para saçar. Bu arada sağdıçlar da çatıda birkaç el silah atarlar.
“Makar” adı verilen davetlilere akşam ve sabah birer öğün yemek verilir Sabah yemeği sonrasında bir tepsi ile “makar”dan bahşiş adı altında para toplanır. Bahşiş verenlere kız tarafından örgü yün çoraplar dağıtıldıktan sonra eğlence faslına geçilir. İki gün iki gece eğlenilir. Üçüncü gece, gelinin başındaki “vala” denilen kırmızı ipek örtü açılarak geline para ve hediyeler verilir, takılar takılır. Ardından kız yengesi tarafından “keteler dağıtılır, oyunlar ve türkülerle düğün son bulur. Son zamanlarda arabalarla ilçe merkezine gidilerek salon düğünü yapanlar da vardır.
Köyümüzde 20 ağustos – 1 eylül arasında geleneksel yayla şenlikleri yapılır. Çayır biçiminin bitmesiyle başlayan ve öküzün köye getirilişiyle son bulan bu şenliğe yörede “marioba” denir. Şavşat’ın tümü Gürcü olan 17 köyünde gelenek olan bu şenlik, yapıldığı zamana göre farklılık gösterir. Bazı köylerde, şenlikten sonra çayır biçimine başlanır. Yani bu şenlikler yaylaya çıkılıp yerleşildikten hemen sonra gerçekleşir. Bir de eskiden, yayla göçü bitip köye inildikten sonra, köyün merkezinden arkadaki sırtlara akordeon eşliğinde topluca pancar toplamaya gidilir, hem çorbalık pancar toplanır, hem de eğlenilirdi. “Pancarcı şenliği” denilen bu şenlik, artık çok seyrek yapılmaktadır.
Yöremizde yaygın olan bir eğlence de uzun kış gecelerinde gençlerin bir evde toplanarak yiyip/içip eğlenmesidir. Paralar toplanarak ya etlik kesilir ya da “irişi” denilen, yağda kızartılan hamur yenerek sohbet edilip eğlenilir. Bu eğlentiye de “hartana” denir. Köyümüzde ayrıca imece eğlentileri vardır. Böylece hem imece sahibinin işi yapılır, hem de yiyip-içilir ve eğlenilir. Sonbaharın “mısır seçme” imeceleri, kışın “yün ayıklama ve eğirme’ imeceleri bu türdendir. Bu tür imecelerde imece sahibi imeceye kalanlara yedirip içirir, öte yandan oyunlar oynanıp maniler söylenerek eğlenilir. Bu tür imeceler, köyümüzde ve yöremizde “ırgat yapma” olarak adlandırılır.