Cumhuriyetin altmışüç yaşında,
Ceryan yandı Çakvelta’nın başında,
Tuzu ypktu sanki halkın aşında,
Yanmadan elektrik tavan başında.
Günlerden cuma ondokuz aralık,
Aydınlığa döndü birden karanlık,
Herkeste bir sevinç ve de hayranlık,
Her şey oldu sanki gül, gülistanlık.
Gecenin ardından ışıklar söndü,
Sabahımız sanki zindana döndü,
Dünya bize başka türlü göründü,
Birden her yer karanlığa büründü.
Sevincimiz yarım, kursakta kaldı
Yerini sıkıcı bekleyiş aldı,
Halk ceryan ha geldi, gelecek sandı
Çok sonra bir akşam üzeri yandı.
Aradan gün geçti yılbaşı geldi,
O akşam televizyon çok güzeldi,
En güzel yerinde ışıklar söndü,
Neşemiz de birden kedere döndü.
Sonra da yolumuz kapandı karla,
Dediler verilir ceryan baharla,
Bir sürü uğraşıp yalvarmalarla,
Işıklandı evler çok lambalarla.
Muhtarlar derdini kaymakama der,
Yol açılıp ışık verilsin diye,
En son gönderilir dozer ve greyder,
Gelip giderler boş, iş yapmaz niye?
Neden acımazlar bunca masrafa?
Nedendir anlamam boy gösterisi?
Kaldırmalı böylelerini rafa,
Ezilmeli,yüzülmeli derisi.
Bir ay yol açılıp ışık yanmasa,
Bu mu olmalı görev anlayışı?
Devlet yurttaşını bil korumasa,
Mukadderdir yurdun geri kalışı.
Yıllardır gördük ki muhtar olmadan,
Greyder, dozer yolu hiç temizlemez
Hep aynı hataya düşeriz neden?
Neden köylü doğru yolu izlemez?
Bir araya gelmez asla yakamız,
Birlik olmayınca gitmez takamız,
Hiç ibretle, dersle yok alakamız
Ağlanacak yerde çoktur şakamız.
Bir ümit şu muhtar telefon eder,
Alo Şavşat, burası Çağlayan der
Beyefendi Sonder cereyan gönder,
Yoksa sonra bil ki halk isyan eder.
Şu TEK bakım şefi Sayın Bay Sonder,
Ne yapıp, ne edip son sözü o der
Damarıma fazla basarsaz eğer,
Göndermem bilin şu cereyanı der.
Ne olursun sen ey Tekçi arkadaş,
Kalmadı evlerde bir damlacık gaz.
Para yok, ışık yok, yolsuz şu iş yaş
Yokluk, ne yapalım acıyın biraz.
Belli ki bu böyle sürüp gidecek,
Ezelden kaderi bu Çağlayan’ın.
Yazıcı bu çile ne gün bitecek?
Gülmek hakkı yok mu hiç ağlayanın?
İsmail YAZICI